66.Sone
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inançların en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken bozulmuş mertlik,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e,
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız koymak var, o koyuyor adama.
18 Nisan 2009 Cumartesi
26 Mart 2009 Perşembe
Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum..
Muhsin YAZICIOĞLU,MAMAK CEZAEVİ
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum..
Muhsin YAZICIOĞLU,MAMAK CEZAEVİ
22 Mart 2009 Pazar
9 Mart 2009 Pazartesi
işte o küçücük şey...Annemiz,babamız,sevdiklerimiz ve kendimizin yaşadığı küçücük bir nokta,işte orası bizim dünyamız...Dünyanın en uzaktan çekilmiş olan fotoğrafı...Boşluğa gönderilen bir uzay sondasının kameralarının çevrilip mavi dünyamızın fotoğraflarının çekilmesi ve radyo frekanslarıyla geri gönderilmesi bize gösterir,yaradanın büyüklüğünü...
20 Ocak 2009 Salı
Cehennem marka palto
geceleri vitrinler okunur önce
orda her harf diridir, kanlıdır her alfabe
kışların kapattığı yolları küreyenler
yaşlı aslanların kürkleriyle irkilir.
parmaklarını kırıp, kalbiyle saymayanlar
kurumuş elleriyle iterlerken güneşi
salıverir bir deli, sırtındaki çuvaldan
harcın içinde demir, baharın içinde kar.
hem ağaçlar kaybedince yapraklarını
indirmeye kalkarlar omuzlarındaki yükü
piramide taş taşıyan o/kullar...
not et; not etsen de unutacaksın çünkü.
tırnaklarını boya yüzümü yırtmadan önce
kalbini gerdir, yüzünde kırışık yok
bırak tarih sarılsın yaralarına
tarih, kolu kopuk heykelleriyle.
markası ne bu saatin
kimin haklı olduğunun ne önemi var
çocuk kalpleri yiyen bir itin
petrol lambasında yüzü parıldar
markası ne bu otobüsün
bir çakal gibi çekiştiren yolları
ya bu kravatın markası
bu en güzel sıkan boğazı
bu ıslığın markası ne
markası ne bu öpücüğün
bu çiçekler hangi seradan
hangi kanalda yüzdürülecek
çelenk isteyen bir müntehirin
belçika browning'le yaptığı düğün
sümüklüböceklerin girmediği kalplerin
gürültüsüyle korkut onları
onlar çentik attıkça kabzalarına
ruhlarına düşsün kurbanlarının ruhu
havalansın ne kadar karga varsa dünyada
ziftli kanatlarıyla karartsınlar semayı
haydi, şimdi tam sırası çocuklar
düşürün bu geceyi -hatırlayarak-
kış ağaçlarından kesilen sapanları.
kalbini gerdir, buruşuk kalbini
kalbinin sesini harflere yasla
her fırtına öncesi okuduğun kitapla
yeniden buluşmanın o fırtınası
alıp seni götürsün kaldığın yere
kaldığın yeri ürpererek aç
bir kurdele koyduğun arasına beklerken
bir kurdele ayıran hayat ile ölümü
bir kılabilir el bastığın kitap.
kaldığın yeri ürpererek aç
bir satır insanı doğrayabilir
z'den başla, yırt alfabeni
güneş gözlüklerini caddeye fırlat
güneşi çıplak gözle
seyretmeliyiz şimdi.
madem ağın yok sırtlanlar için
buzlu ruhlara fare kapanları sat
gözleme deliği karardı; sor, kim?
seni seyrediyor açlar!
herkes karşılayacak
şehre geldiğinde o
aramada üzerinden çıkacak
bir ölüden arta kalan ilaçlar
seni ele verecek cehennem marka palto.
A.Ali Ural
orda her harf diridir, kanlıdır her alfabe
kışların kapattığı yolları küreyenler
yaşlı aslanların kürkleriyle irkilir.
parmaklarını kırıp, kalbiyle saymayanlar
kurumuş elleriyle iterlerken güneşi
salıverir bir deli, sırtındaki çuvaldan
harcın içinde demir, baharın içinde kar.
hem ağaçlar kaybedince yapraklarını
indirmeye kalkarlar omuzlarındaki yükü
piramide taş taşıyan o/kullar...
not et; not etsen de unutacaksın çünkü.
tırnaklarını boya yüzümü yırtmadan önce
kalbini gerdir, yüzünde kırışık yok
bırak tarih sarılsın yaralarına
tarih, kolu kopuk heykelleriyle.
markası ne bu saatin
kimin haklı olduğunun ne önemi var
çocuk kalpleri yiyen bir itin
petrol lambasında yüzü parıldar
markası ne bu otobüsün
bir çakal gibi çekiştiren yolları
ya bu kravatın markası
bu en güzel sıkan boğazı
bu ıslığın markası ne
markası ne bu öpücüğün
bu çiçekler hangi seradan
hangi kanalda yüzdürülecek
çelenk isteyen bir müntehirin
belçika browning'le yaptığı düğün
sümüklüböceklerin girmediği kalplerin
gürültüsüyle korkut onları
onlar çentik attıkça kabzalarına
ruhlarına düşsün kurbanlarının ruhu
havalansın ne kadar karga varsa dünyada
ziftli kanatlarıyla karartsınlar semayı
haydi, şimdi tam sırası çocuklar
düşürün bu geceyi -hatırlayarak-
kış ağaçlarından kesilen sapanları.
kalbini gerdir, buruşuk kalbini
kalbinin sesini harflere yasla
her fırtına öncesi okuduğun kitapla
yeniden buluşmanın o fırtınası
alıp seni götürsün kaldığın yere
kaldığın yeri ürpererek aç
bir kurdele koyduğun arasına beklerken
bir kurdele ayıran hayat ile ölümü
bir kılabilir el bastığın kitap.
kaldığın yeri ürpererek aç
bir satır insanı doğrayabilir
z'den başla, yırt alfabeni
güneş gözlüklerini caddeye fırlat
güneşi çıplak gözle
seyretmeliyiz şimdi.
madem ağın yok sırtlanlar için
buzlu ruhlara fare kapanları sat
gözleme deliği karardı; sor, kim?
seni seyrediyor açlar!
herkes karşılayacak
şehre geldiğinde o
aramada üzerinden çıkacak
bir ölüden arta kalan ilaçlar
seni ele verecek cehennem marka palto.
A.Ali Ural
13 Ocak 2009 Salı
İnce bir insalık tanımı
Kelimelerin anlattığı kadarım.
Ne anlatırsam anlatayım, anladığın kadarım..."
Ne anlatırsam anlatayım, anladığın kadarım..."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)